19 Haziran 2010

Arap’a Köpek Demişiz - Harun Yavruoğlu

Biz Türkler Arap ırkını her zaman Egemenliğimiz altındaki diğer ırklardan daha farklı bir konumda görmüş, Kavmi Necip (Üstün millet) diye adlandırarak vergi ve askerlik konusunda pek çok ayrıcalıklar sağlamışız.

Hatta Arabı sev çünkü Peygamberimiz Arap.
Arap’ı sev çünkü Kur’an Arapça,
Arap’ı sev ölünce öteki dünyada Arapça konuşulacak(mış)
Dahası yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türk insanının din kardeşleridirler.
Bu nedenlerle Araplara yakınlık duyulmuştur.
Ancak: Araplar her fırsatta Türk Milletine karşı düşmanlıklarını göstermekten imtina etmemişlerdir.
Kutsal toprakları, gayrı Müslimlere karşı korumaya yemin etmiş ve bu yeminine her daim sadık kalmış Türk askerine karşı silah kullanmışlardır.
Müslüman’dırlar ama Hıristiyan İngilizlerle birlikte olup, on binlerce Müslüman Türk evladını Arabistan çöllerine gömmüşlerdir.
“Teşkilat-ı Mahsusa” adlı eserde:
Osmanlı hizmetindeyken Arap subay ve memurları devlet aleyhinde faaliyette bulunduklarını, hatta bazılarının ajanlık yaptıklarının tespit edildiğini, bununla da kalınmamış Meclis-i umumiye, yani Osmanlı parlamentosunda bulunan Arap temsilcilerin tam bir casus tavırlarına girdikleri belirtilmiştir.
Bu casuslar Mekke şerifine gönderdikleri 12 Şubat 1911 tarihli mektupta Mekke’nin yönetimini derhal ele geçirmelerini ve Arap başkaldırısına öncülük etmesini istemişlerdir.
Benzer durum maalesef Suriye için de geçerlidir.
Öyle ki; yazar olsun, doktor olsun, arazi sahibi ya da devlet hizmeti gören üst seviye memurları olsun, kurdukları cemiyetle tek amaçları:
Türk devletini parçalamaktı.
Oysa yüz yılın başında zor günler yaşamakta olan Osmanlı devleti Arapların sadakatine ve din kardeşliğine çok da muhtaçtı.
İngiliz casuslarından Getrude Bell, Captain Shakespeare ve Thomas Edward Lawrens’in kışkırtıcılığı ile Arap milliyetçiliği,
İslam’ın birleştirirciğini gözardı ederek, aralarındaki kavgayı bırakıp Müslüman Osmanlı askerlerine ürkünç katliamlar yapmışlardır.
İngiliz amcaları bu sözde din kardeşimiz olan Araplara güya “İmparatorluk” kurduracaklar hevesiyle 1916 yılında Akaba’ ve Şam’ı Osmanlı’dan koparırlar.01.01.1916 yılında Hıristiyan İngilizlerle anlaşan Şerif Hüseyin Mekke krallığını ilan eder ve yayınladığı cihat bildirisinde:
“Türkler dinden çıktılar.
Allahın emirlerine uymuyor, emirlerinin aksini yapıyorlar. Biz Arapların asırlardır devam eden adetlerine saygı göstermiyorlar...”
Diyerek, Arapların Türk idaresine karşı cihada girişmelerinin farz olduğuna fetva vermiştir.
Bu girişimin ardında Arap birlikleri, Hicaz demiryoluna saldırılar düzenlemeye ve Osmanlı birliklerine ölümcül kayıplar verdirmeye başladılar.
Durum Yemen için de aynıdır.
Burada da Büyük boyutta Türk katliamları yaşanmış, on binlerce Osmanlı askeri katledilmiş,
O hüznümüzü içimizde her daim taze tutan:
Ah o yemendir/ Gülü çemendir/
Giden gelmiyor/ Acep nedendir... Ağıtları kalmıştır Arap ihanetinden günümüze...
Buna mukabil bu Arap ülkesinde o aziz kahramanlarımız için bir anıt mezara dahi imkân verilmezken, Cin ve İngilizlerin ölülerine şehit mezarlıkları tanzim edilmiştir.
Ve daha dün, Suudi Arapları, bütün ricalarımız rağmen Dedelerimiz Osmanlı’nın Ecyat kalesini yerle bir ederek, yerine bol minareli camiler değil, bol yıldızlı oteller yapmışlardır.
Bunların daha nice günahları vardır da yazılsa sayfalara sığmaz...
Evet Arap’a köpek demişiz.
Demek ki insan kızmakta haklı olunca, haksız sözler söylemesine mani olamıyor.