15 Haziran 2010

OYALIDA YAZMA BAŞINDA - Harun Yavruoğlu




Tarih: 18.01.2008 Saat: 22:36:10 (1654 okuma)
Evet, ne hale gelmişiz işte ortada.
Oyalı da yazma başında/ oyaları kaşında/
Yetmez mi beklediğim/
Çeşmelerin başında…
Eğmeli yavrum eğmeli/ Fistan yere değmeli/
Bir yiğidin sevdiği/ Dünyalara değmeli… Şeklinde devam eden güzel ve anlamlı bir Ankara türküsüydü hatırlattığımız.
Oyalıda yazma başında ise Türkiye’de, gele gele gelirsin ancak çeşmelerin başına.
Olmadı bağa, bostana gelirsin…
Olmadı, gündüz gelme gece gel…
Evet, oyalıda yazma başında okula gelme…
İlme irfana gelme diyor bu sözde laikçi anlayış.
Ancak aynı anlayış,
Vergi vermeye; üç gün oldu beş gün oldu, aylar oldu gelmedin diyor. Hadi gel. digel gel diyor,
ülke tehlikede mi, gel efendim gel …
düşmanla çatışmamı var, dön dolaş yine bana gel.
Yüz kere tövbeni bozsan da yine gel. Yola gel, hizaya gel diyor.
Kamusal alana; “Gelme!..”
Neden?
Çünkü oyalıda yazma başında.
Ne desem.
Hani çok klasik bir yorum ama tam yeri.
Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal, en iyi ağzımda kal.
Öyle ya;
Başörtüsünü savunan Müslüman…
Karşı çıkan da Müslüman…
İşte bizim halimiz böylesine ilginç.
Ne söylemeli bilmem ki
Orhan Gencebay’ın dediği gibi mi desek;
“Beni böyle sev, seveceksen/
Olduğum gibi göreceksen…
Bir taraf din adına kendi doğrularını ötekine dayatma
anlayışına kapılmasa,
Öteki anlayış da minarede ezan okuyan imama;
Türkiye Laiktir, laik kalacak diye çıkışmasa.
Yoksa gün gün aradaki anlayış hoşgörü, yani duygudaşlık, soğukluğa, incitici bir ortama dönüşüyor.
Ve bu durum şairlerimizin dizelerine de yansımaktadır.
İşte bir şairimiz;
Sözüm yok başındaki kumaştan tesettüre
Merakım nasıl bir yüz sakladığın o küre !
Türban bilmez yemeni takardı bizim yöre
Benim ninem kâfir mi sizdeki hükme göre.
Derken, sanki bu şairimizi yanıtlar gibi bir başka şairimiz;
Siz, bizden değilsiniz,/
Tanımıyoruz hiç birinizi,
Çekin başımızdan/
Ellerinizi…
Demekte mısralarında.
Türkiyemizin kurucusu Atatürk ise, türbanla ilgili olarak;
"Eğer kadınlarımız Şeriat'ın tavsiye ve dinin emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettiği tavr-u hareketle içimizde bulunur, milletin ilim, sanat içtimai hareketlerine iştirak ederse, bu hali, emin olun, milletin en muteassıbları dahi takdir eder...
Bilakis, o halin aleyhinde söylenecek sözlere karşı belki onun müteşebbislerinden daha fazla müdafii olur.''demektedir.
Evet, Atatürk kadınlarımızın örtünmesiyle ilgili olarak
ilk sözü böyle demiş olsa da, son sözü kim, nasıl, söyleyecek ben de merak etmekteyim

(NOT: Yapýlan yorumlardan kiþilerin kendileri sorumludur. Sitede yayýnlanmalarý, onlarý destekliyoruz anlamýna gelmez. Düzeysiz veya konuyla ilgisiz yorumlar yayýnlanmayabilir.)


Yorumlar:
BASIMIN ÜSTÜNDE YERI VAR Gönderen: MUZAFFER TERZI
Tarih: 20.01.2008 13:42:27

Şehir: STUTTGART
ÜNIVERSITELERIMIZ SADECE DIPLOMA VEREN KURUMLAR OLMAK YERINE, ÜLKENIN SORUNLARINA CÖZÜM SUNAN, BILIM ÜRETEN (BILIM EZBERLETEN DEGIL) KURUMLAR OLMAYI BASARABILSEYDI, BÜTÜN ENERJISINI BU YOLDA TÜKETIR, TEKSTIL SANAYIININ YÖNLERDIRMESIYLE ZATEN 15-20 YILDA BIR DEGISKENLIK GÖSTEREN KILIK KIYAFET KONUSUNDA TARAF DAHI OLMAYA ZAMAN BULAMAZDI.(TIPKI EVINDEKI KIRIK GARDROBU ONARMAYIP SU ANDA DAKTILONUN BASINDA YAZI YAZMAYA ZAMAN BULAN BENIM GIBI) YINE DE SÜKRETMEK LAZIM; HENÜZ ISLAMI SIMGEDIR DEYIP MILLETIN KEFENIYLE UGRASMAYA HENÜZ ZAMANLARI YOK. j