15 Haziran 2010

DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN! - Harun Yavruoğlu



Tarih: 02.02.2008 Saat: 09:38:33 (1526 okuma)

Evvel zaman içinde ülkeden bir ülkede kral seçilecekmiş.
Bunun için tellal çağrıda bulunuyormuş.
Duyduk duymadık demeyin. Ülkemizi yönetecek yeni bir kral seçilecektir. Bunun için talih kuşu uçurulacaktır. Herkes falanca gün meydanda toplansın. Güm güm de güm güm…
Bu sırada iki kafadar bir kenarda laflıyorlar. Haliyle konu kral seçimine geliverdi.Birinci adam; “Şayet o gün meydanda talih kuşu benim kafama konar ise, bu halka hizmet etmek boynumun borcudur. Canımı dişime takacağım, halkımı refaha huzura kavuşturacağım.”derken,
İkinci adam;
Yok, öyle şey… Bu millete iyilik yaramaz. Talih kuşu şayet benim başıma konar ise ben bu milletin anasını ağlatacağım. Canına okuyacağım bu halkın. Başını belalardan kurtarmayacağım. İşte o kadar. Demiş.
Ve o gün gelmiş çatmış. Kalabalık halk topluluğu meydana toplanmış. Ve kralın seçimini sağlayacak talih kuşu kalabalığın üzerene doğru uçurulmuş.
Kuş kalabalığın üzerinde dolaşmış, dolaşmış ve gelmiş bu halkın canına okuyacağım. Başını belalardan kurtarmayacağım demiş olan gaddar şahsın kafasına konuvermiş.
Tabi o ülkede hemen herkes onun nasıl da acımasız biri olduğunu bilmiş olmalı ki, yoğun itirazlar olmuş. “Yok, kuş kalabalığın tam ortasından uçurulmadı. Seçimin tekrarlanması gerekir.” Demişler.
Tabi akil insanlar da “he ya doğrudur” demişler ve talih kuşu tekrar uçurulmuş. Uçurulmuş ama değişen bir şey de olmamış, bizimki yine dönmüş dolanmış yine o malum gaddar şahsiyetin kafasına konmuş. Herkeste bir korku, bir şaşkınlık ve tekrar itirazlar…
“Hayır olamaz! Kuş yine tam ortadan uçurulmadı, hem Allah hakkı da üçtür falan filan…
Akil insanlar da; “
Ha… Evet, tekrar uçurulması ahlaken ve dinen de evzeldir”
görüşüyle, kuş malum adamdan çok uzakta tekrar ve son kez uçurulur. Ancak kuş yine aynı şahsın başına konmaz mı?
Artık yapacak hiçbir şey yoktur.
Akil insanlar yeni krala; İşte mühür ferman senin derler.
Bunun üzerine bizim gaddar kralın ilk fermanı; Bundan böyle ölüler öyle kapıdan değil, bacadan çıkacaktır.
Çaresi yok, emir uygulamaya konur.
Ama sorun sadece ölülerin bacadan çıkıyor olması değil ki, yıllar içinde ülkede sağlam çatı, sağlam bacalı ev kalmamış. Çekilen sıkıntılar da çabası. Halk fakirlik, yoksulluktan dermansız kalmış büsbütün.
Bunun üzerine akil insanlar tekrar toplanmışlar ve o yakın arkadaşına gitmişler ve kraldan hiç değilse ölülerin bacadan değil de pencereden çıkarılmasına izin verilmesini istemişler.
Bunun üzerine yakın dostu korka çekine krala gider ve durumu arzuhal eder.
Ancak kral Nuh der, peygamber demez. Arkadaşının dünya yalvarmalarına; Bak dostum der, aslında seni kırmam der. Ama hatırlayıver. Hani tellal yeni kral seçilecek diye çığırtkanlık yaptığında; Sen, eğer ben seçilirsem halkıma hizmet edeceğim…
Ben ise; Hayır bu halkın anasını ağlatacağım. Bu milletin başından derdi eksik etmeyeceğim. Dememe rağmen, bu kuş üç kere benim başıma konmadı mı? Kralın arkadaşı buna da “Evet” deyince.
E, daha ne karışıyorsun. Allah bu halka iyilik yapılmasını isteseydi, talih kuşu senin başına konardı. Allah bu millete eziyet etmem için talih kuşu ısrarla benim başıma kondu. Hayır, Olmaz! Ölüler pencereden değil, bacadan çıkmaya devam edecektir.
İşte o kadar.