16 Ekim 2011

Ben - harun yavruoğlu


Maalesef hala en iyi şiiri yazmayı beceremedim…
Ve hala en iyi karikatürü çizemedim…
En iyi makaleyi de kaleme alamayışım nedeniyle olacak ki;
hiçbir zaman “ben, hep ben…” diyemedim…

Hiçbir zaman hiç kimseye yalaka olmadım…
Hiçbir zaman yalan konuşmadım, iftira atmadım…
Hiçbir zaman büyüklerime saygısızlık, küçüklerime kurnazlık yapmadım…
Hiçbir zaman kimsenin hakkına tecavüz etmedim...
Karikatürünü veya şiirini veya başka bir eserini kısmen veya tamamen kopyalayıp sahiplenmedim…
Hiçbir zaman kimsenin sırlarını deşifre etmedim. Ki, düşmanım bile olsa yapmadım...
Şartlar ve ortam gereği eleştirdiklerimi dahi arkasından konuşuyorum durumu olmasın diye “ilgilisine söylenmesini” özellikle istedim…
Hiçbir zaman hiç kimseye yük olmadım. Ya da olmamaya çalıştım...
Ve de hiç kimseye “sana vaktiyle şu iyiliği yapmıştım Sırtımda taşımıştım” şeklinde sitemler de etmedim...
Hiç kimseyi “ileride menfaati olur” diye sevmedim.  Sevmişsem; karşılıksız, çıkarsız ve umarsız sevdim...
Hiçbir zaman dostlarımı menfaatlerim uğruna da satmadım...
Hiçbir zaman lafla peynir gemisi yürütmedim, işimle meşgul oldum...
Hiçbir zaman hiç kimseyi mahkemelerde de süründürmedim… Oraya buraya mektuplar yazıp aman dilenmedim…
Ve yine hiçbir zaman hiçbir şey yapmadan “her şeyi yapan benim” diyen zevzeklere de katlanamadım...
Hiçbir zaman etrafımda ki terbiyesizliğe yüz vermedim...
Ancak yanlışlarım olduğunda; başkaları gibi haksızlığımı da örtbas etmedim… O durumlarda muhatabımdan hiç eziklik duymadan derhal özrümü diledim...
Hiçbir zaman kimseye iftira atmadım...
Hiçbir zaman dostlarımı satmadım…
Hiçbir zaman çıkarlarıma yenilmedim…
Hiçbir zaman olduğumdan büyük, değerli veya mühimmiş gibi görülmeye çalışmadım…
Yani iddia edildiği gibi 35 kişisel sergi değil, 23 kişisel sergi açtım. Ve de yine iddia edildiği bibi hiçbir zaman bir karikatürümü öteki sergime taşımadım. Ve de 35 karikatür değil binlerce karikatür çizdim…
Hiçbir zaman ucuz polemiklerin popülist şovmeni olmadım…
Hiçbir zaman insan onurunu incitecek seviyesizliğe tevessül etmedim…
Hiçbir zaman doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösterme maharetinde bulunmadım...
Ancak hiçbir zaman “yanlış yapmadım” da demedim…
Hiçbir zaman yalnızlığı terk edilmişlik olarak görmedim... Tam aksine doğru bildiğim yolda yalnız yürümekten gurur duydum…

Arşivim düşmanlarımın sır ve zaaflarıyla dolu olsa da; kişiliğim hiçbir zaman onları deşifre etmeme izin vermedi.
Hiçbir zaman makam ve  mevkii düşkünü olmadım… Çoklarına göre zor, hatta imkansız sayılacak nice makamlardan  mahkeme kadıya mülk değildir” anlayışıyla bir çırpıda ayrılıverdim...
Hiçbir zaman yaptıklarımı anlatma konusunda becerikli olmayı denemedim… Lakin yapamadıklarımı yapabilme çabası içinde oldum…

İkiyüzlü, çıkarcı, muhteris zavallı yalakalar hariç; hiçbir kimseyi küçümsemedim...  Dostlarımın daima benden daha akıllı ve mahir insanlardan oluşmasına büyük önem verdim...

Düşmanım da olsa eleştirilere refleksle cevap vermedim... Varsa tüm doğrulardan istifade ettim...
Davet edilmediğim hiçbir sofraya oturmadım… Sonra da “hesabı kim ödeyecek?” Demedim...