19 Mart 2011

ERBAKAN’IN ARDINDAN - Harun Yavruoğlu

Tarih: 05.03.2011

Tatlı dilli ve espriliydi…
Kimseyi kolay kolay azarladığı, aşağıladığı görülmemiştir.
Türk siyasetinin hocasıydı…
Bilendi…
Öğretendi…
Ve de öngörendi o…
Hatta Kimine göre de evliyasıydı siyasetin.
“Seni gidi seni…!”
ifadeleriyle muhatabının aklından geçen hınzırlıkları çok iyi bildiğini hissettirmekteydi.
Öyle birkaç numunelik öfkeleri de vardır elbet.
Mesela: “Hadi oradan… Hadi,hadi!” deyişi bir hoş seda oldu artık.
Bir başka ifadesinde Erbakan oldukça ağır konuşmuş ve:
“Bize oy vermeyenler patates dinindendir.”
Ya da “Kanlı mı olacak, kansız mı?” Demesi de onun
keşke demesydilerindendir…
Lakin dedik ya o yine de Türk siyasetinin gülen yüzüydü.
Onun Türk siyasetine armağan ettiği o “Aziz ve muhterem kardeşlerim!”
Bir gen soru oylamasında İstemeyerek: “Kerhen evet!”
Derken; Demirel hükümetini düşürmek için “kadayıfın altının kızarmasını bekliyoruz”
İfadeleri siyasi, üslup olarak bana oldum olası sıcak gelmiştir.


Sözde attığı fabrika temellerini taksilerin bagajına koyup gezdirerek dalgasını geçen muhalifleri dahi onu kızdıramamıştır.
Karikatüristlerle iyi geçinirdi…
Olumlu olumsuz karikatürize edilmesine oldukça tahammüllüydü.
Ve reklamın iyisi kötüsü olmaz der, gülüp geçerdi.
Hatta bir keresinde belediye başkanlarıyla Ankara’da yaptığı toplantıda başkanların bulundukları illerde çizilen karikatürlerden bir sergi yapılmasını istemiş, bizim de o tarihlerde Trabzon Belediye Başkanı Asım Aykan’ın çizdiğim karikatürü söz konusu sergide yer almıştı.
Yalnızca mizahçıları değil, tüm basın mensuplarını çok önemserdi.
Zaman zaman hakkında haddi aşmalar olsa da o


Hiç bir zaman kimseleri mahkemelerde süründürmedi...
Erbakan kendi partisi dışındakileri:
Sizi gidi patı taklitçileri sizi…!”
Diyerek eleştirirken, batıyı da “Hıristiyan kulübü” olarak görmekteydi.
O milliyetçi değil, milli görüşü savunurdu.
Asla Türk kimliğini öne çıkarmamış,
“Ne mutlu Türküm diyene” andının doğru olmadığını savunur ve
“Sen ne mutlu Türküm diyene dersen, onlar da ne mutlu Kürdüm diyene der!” söz konusu andın ifadenin kışkırtıcı olduğunu vurgulardı.
42 yıl süren siyasi hayatı boyunca 5 parti kurdu.
Dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle bu partilerin 4’ü kapatıldı.
Lakin o dini mi siyasete, siyaseti mi dine alet ettiği tartışma konusudur.


Bu arada; kurduğu partiler kapatıldıkça bazı yakın arkadaşlarıyla yolları ayrıldı.
Ancak o yine de pes etmedi.
Sürekli olarak adeta kendi küllerinden doğdu…
Hoca Erbakan; sabreden derviş misali ülkesinde 42 yıla varan siyasi mücadelesinin ardından koalisyonla da olsa 11 ay süren bir başbakanlığı oldu.
Ve de ekonomik anlamda oldukça başarılı iken, İktidarı; kuşkucu askerlerin “balans ayarıyla” yıkılıvermiştir.
Erbakan sık sık “Siyonizm’in tehlikelerine vurgu yapar,


yüzde bir oy aldığında bile: “Biz dünyanın en büyük partisiyiz” demesi,
onun inandırıcılığına halel getirirdi.
1974 de Rahmetli Ecevit’le koalisyon hükümeti sırasında
Kıbrıs’ta Rumların Türklere saldırılarının ardından Türkiye “garantörlük anlaşmasından” doğan haklar neticesinde Kıbrıs’a asker çıkartmış,
Yunanistan’la ilk diplomatik diyalog için Başbakan Ecevit Davos’a Yunanistan Başbakanı Karamanlis ile görüşmeye gittiğinde; Meydanı boş bulan Erbakan Hoca Türkiye’de gazetecilere o yavaş ve latif cümleleriyle:
“İktidarımız süresince; yüz bin dank, yüz bin uçak yapacağız” demiş…”
Bu beyana biraz şaşıran ve de biraz kızan Ecevit’e:
“Bunlar temenni Sayın Ecevit… Temenni…” demiş.
Ayrıca önceki haftaki yazımda da bahsettiğim Başbakanlığı sırasında Kaddafi diktatörünün huzurunda uzun süre ayakta bekletilmesi, Erbakan’ı muhatap alarak Türkiye’yi aşağılaması ve de Erbakan’ın ona vermesi gereken cevabı nezaketi icabı vermemesi, Erbakan’ı Türkiye dönüşünde zor durumlarda bırakmıştır.
Erbakan’ı üzen, acıtan önemli bir konu da:
“Kayıp trilyon ve evrakta sahtecilik” davasından yargılanması ve 2-5 yıla mahkûm edilmesi olurken,
Hastane odasında ölümüne saatler kalana tek siyasetle alakadar olması, bazılarına göre koltuk sevdalısı olduğu şeklinde algılanmıştır...
Erbakan için söylenecek daha nice sözler vardır elbet.
Evet, o halkına ve devletine saygılı bir siyasetçiydi…
Sakin tabiatlıydı.
Takunyalıydı.
Olgun bir şahsiyetti.
Kalp kırmaz,
Afralanıp, tafralanmazdı…
Eleştiriler karşısında oldukça hoş görülüydü…
Ama o Başbakan da olsa Türkiye Cumhuriyeti tarafından
hiçbir zaman hoş görülmedi, hoş karşılanmadı.
Ta ki, ölene kadar.
Ruhu şad olsun…