15 Ocak 2011

U c u b e - harun Yavruoğlu


Adam Hindistan sokaklarında dolaşırken başına BUDA heykeli düşmüş."Başıma buda mı gelecekti" demiş. İşte bizimkisi o misal. Onca sorunlarımızın arasında Türkiye olarak son günlerde Başbakanın bir heykele “Ucube” demesini tartışmaktayız.
Heykel özgün bir bakış açısıyla meydana getirilmiş üç boyutlu formlardır ve daha çok insan, hayvan ya da nesnelerin heykelleri taş, ahşap, kil, balmumu, bronz ve tunç gibi malzemelerden yapılmaktadır.
Dünyanın çeşitli yerlerinde heykel ve heykelciklere rastlanmaktadır.
Bunlar ve diğer heykeller üzerinde yapılan incelemelerden;
heykellerin büyük bir kısmının çeşitli kavimler tarafından
İLAH OLARAK TAPINDIKLARI varlıkları tasvir ettiklerini,
bazılarının kral-kraliçe gibi hükümdar ailelerini, kahramanları ve
kahramanlık olaylarını,
bilim, sanat ve sporda meşhur olmuş kimseleri,
bir kısmının da çeşitli insan ve hayvanları tasvir ettikleri görülmektedir.

Ancak heykel ve heykelciliği bu derece yaygınlaştıran asıl sebep, yukarıda da izah ettiğim gibi hiç şüphesiz dini inançlardır.

Çeşitli devirlerde yaşamış insanların tapındıkları ve ilah olarak gördükleri ve ibadetlerini bunlara karşı yapmaları, heykel ve heykelciliğe özellikle o toplumlarda geniş yer verilmesine yol açmıştır.
İlk çağ topluluklarında sanatçılar daha çok bir geleneği devam ettirmesi nedeniyle ortaya konan eser, toplumun ortak malı olarak kabul edilirken,
ifa edilen eserler sanatçıları değil,
üretildikleri kavim ve toplulukları temsil etmekteydi.
Evet, heykelin kısa geçmişi böyle iken, estetik ve sanatsal kaygılar taşıması da onun benimsenmesinde ayrıca etkili olmaktadır.
Gerek fikir ve düşünce ve gerekse sanatsal estetik açısından maalesef heykel sanatımız dünya heykel sanatları seviyesinin oldukça altındadır.

Bu itibarla öyle her ortaya konan üç boyutlu şekillere heykel adına alkış tutarak “sanat-ı ala” diyecek kadar da sanat cahili olmak gafletine düşecek değiliz.
Düşünün ülkemizin kurucusu Atatürk’ün şöyle kendisi gibi kaç heykeli vardır ve bunların kaçını Türk heykeltıraşlar yapmıştır?
Ayrıca Türk toplumu heykele karşı maalesef büyük şüphe içindedir.
Zira Kur’anda olmasa da doğruluğu tartışma konusu hadisler nedeniyle bazı kafalarda “HEYKEL GÜNAH MIDIR?” Sorusuna net cevap bulunamamıştır.
Bu muğlâk durum maalesef İslam adına bu ve benzeri sanatlara ve sanatçılara karşı mesafeli olmuştur.
Bu nedenle İslam da resim ve heykel sanatlarının gelişmesi şöyle dursun;” resim ve heykelin olduğu yerlerde namaz kılınmaz hatta onların olduğu mekânlara melekler dahi girmez” şeklinde vaazlar çokça zikredilmiştir ve edilmektedir de.
Tabi bu gelenekçi anlayış, İslamiyet öncesi insanların putlara tapıyor olmasından, hatta bu gün dahi varlığını sürdüren ilkel kabile dinlerinden Budizm’in de bunda etkili olduğu bir gerçektir.
Ben ise bir Müslüman olarak,
Allah’ın: “Heykel yapmayın” değil, “heykele tapmayın.”
Dediğini düşünmekteyim.
Fakat sözde sanat adına üretilen her değeri sanattır deyip başımızın üzerine koymak zorunda değiliz ve bu konudaki olumsuz fikirlerin beyanında hiç bir sakınca görmemekteyim.
Bu düşünceden hareketle;
Başbakan’ın Kars’taki söz konusu heykel için: “UCUBE!” değerlendirmesini bireysel bir görüşün ifadesi açısından normal görmekteyim.
Lakin “o heykel oradan kaldırılacaktır” buyruğunu ise; sanata şiddetli bir müdahale olarak algılamaktayım.